Yol Hipnozunun Tarihçesi

Yol Hipnozu kavramı, 1921 yılında bir makalede “yol hipnozu” adı ile anılmış, sürüş sırasında sürücünün,  tek noktaya bakarak, transa benzer bir duruma geçmesi olarak anlatılmıştır. Bundan sonra (1929) Walter Mitty’nin yaptığı çalışmada, “Gözler açık halde uyumak” olarak anlatılmıştır. 1950’li yıllara geldiğimizde, nasıl olduğu anlaşılmayan trafik kazaları bu terim ile açıklanmaya başlanmıştır. 1963 yılında bu olay ilk kez “otoban hipnozu” olarak, G. W. Williams tarafından kullanılmıştır. Ernest Hilgard kendi  teorisini geliştirirken, otoban hipnozunu, farklı bir farkındalık hali olarak betimlemiştir. Bazı teorilerde ise, bilincin hipnotik bir ayrışma yaşayabileceği iddia edilmiştir. Yani bilincin bir kısmı hipnoz olurken, diğer kısmı yaptığı işe devam edebilir. Sürücü bu süreçte kısmen yada tamamen idrakını kaybetme durumu yaşayabilir.

Kısaca Açıklamak Gerekirse

– Yol hipnozu birçok sürücünün bilmediği ve farkında olmadığı bir fiziksel durumdur.
– Yola çıktıktan 2,5 saat sonra yol hipnozu başlar, hipnoz olan sürücünün gözleri açıktır. Ancak gözün gördüğünü beyin kayıt ve analiz etmez .
– Yol kenarında duran araca veya önde giden TIR’a arkadan çarpma kazalarının en büyük yol hipnozu dur .
– Yol hipnozu olan sürücü çarpma anına kadar son 15 dakika hiç bir şey hatırlamaz.
Kaç km hızla gittiğini, önündeki aracın hızını analiz edemez, genellikle çarpışma 140 km ve daha üzeridir.
– Yol hipnozu ‘ndan korunmak için 2-2.5 saate 15 -30 dakika durmak hava almak, yürümek, çay veya kahve içmek gerekir.
– Yol hipnozu uzun yolda 4. Saatte zirve yapar.
– Yolda giderken belli yer ve araçları not edip hatırlama yapmak gerekir .
– Yol hipnozu gece daha çok olur .
– Sürücü her 2.5 saate durmalı, dinlenmeli, 5-6 dakika yürümeli ve zihni sürekli açık olmalıdır.
– Gözler açık fakat zihin kapalı ise kaza kaçınılmazdır.